Dikiz aynasından arkasına bakmaktan yola konsantre olmakta zorlanan Cengo, arabanın içindeki kuru gürültüyü bastırmak için müziğin sesini olabildiğine açmıştı. Arka taraftaki camlardan biri, bir karış kadar açıktı. Ensesine vuran rüzgarın hissini sevdiğinden, rüzgarın içeriye sızdıkça bıraktığı uğultulu sesi umursamadı. Emre'nin önceki gece partilerken klanındakilerle yaptığı kızgın bir tartışmayı tekrar tekrar anlatırken, Cengo'nun onayını beklermiş gibi bir edayla cümle cümle vurgu yapmasına takılmadı; konuyla ilgilenmiyor ve bilmek istemiyordu. Yine de tatsızlık çıkaracak kadar da umursamadı. Emre, henüz birkaç yıl önce Boğaziçi yıllarında kucaklanmış bir Brujah'dı. Bir grup vampirle birbirlerine kanla bağlı olduklarını biliyordu. Vampir olmayı sex, oyun ve saplantılı aşklar yaşamak sanıyorlardı. Ah şu zamane gençleri, diye düşündü. Tabi, bunun bir önemi yoktu, Cengo için ağzı sıkı olabilecek herkes dostuydu. Bu genç de ağzını sıkı tutabileceğini birkaç sefer kanıtlamıştı.
Diğer iki kandaş biraz daha aklıselimdi. Yol boyunca operasyon ile ilgili konular haricinde pek konuşmadılar. Her ikisi de bir süredir piyasadaydı, aynı hücrede örgütlenmişlerdi. Cengo, liderleriyle daha sık konuşurdu, ama bu iş için bu ikisinin daha yararlı olabileceğini söylemişlerdi.
Gecenin karanlığı üstlerine çöktükçe çöktü; bir saat önceki kadar çok far ışığı görünmüyordu artık. Plan çoktan hazırlanmıştı, ama hiçbir zaman işler planlandığı gibi gitmezdi ve planda da doğaçlama değişiklikler yapılması arz ederdi. Bu kez de öyle oldu, takip ettikleri kamyon rotadan sapıp farklı bir ara yoldan devam etmeye başlamıştı. Cengo nedenini bilmiyordu, belki de kamyonun gideceği depo şehrin biraz daha dışındaydı. Belki de takip edildiklerini fark etmişlerdi ve onları test ediyorlardı. Bu durumda hızlı olmakta fayda vardı. Sebebi her neyse, bu hiç de kötü bir gelişme sayılmazdı; önceki yoldan çok daha ıssız bir güzergahta devam etmeye başlamışlardı.
"Plan değişikliği, operasyona hemen başlıyoruz." Dedi. Gözleri kocaman açıldı, önünde giden kamyonla telekinetik bir bağ kurdu. "Hilmi, tut dostum sen şu dümeni bir. O sigarayı da söndürsene, başlayalım artık, gerim gerim gerildik zaten." Diye açıklamaya devam ederken, kazağını iyice yukarı çekiştirdi.
Bir anlık bir sessizlik oldu. Nefesler tutuldu, sigaralar söndürüldü ve camlar kapandı. Cengo'nun gözleri belli belirsiz parlarken ağzı gerim gerim gerildi; koca kamyonu durdurmak kolay değildi. Kamyonun kaza yapmasını istemiyordu, onu tamamen durduracak ya da havaya kaldıracak bir güce sahip değildi, ama odağını kamyonun tekerleklerinde topladı ve gittiği yönün tersinde çekmeye çalışarak hızını azar azar kesmeyi denedi. Şoförün şaşkınlığını kamyonun bir anda zigzaglar çizmesinden anlayabiliyordu. Adam hız kestikçe aracın kayışları koptu sanmış olacak ki bir süre sonra sinyal vererek yolun kenarına çekmeye karar verdi. Cengo, dümeni tekrar eliyle yakaladı ve yavaşlayarak kamyonun önünde durdu. Bu talihsiz sürücüye 'yardım' etme zamanları gelmişti.
Aracın dört kapısı bir anda açılırkenden hızla aşağıya inen bu dört kandaşın gözleri bir maskeyle örtülüydü. "Özgürlük için dostlarım." Dedi Cengo ve gecenin içinde adeta kayboldu. Evet, her şey özgürlük içindi. Birileri ölmeden birileri yükselemez, birilerinden çalmadan adalet de sağlanamazdı; işte öyle bir dünyaydı yaşadıkları. Attığı her bir adımda, içinde sıkıştığı kozalak çatım çatım çatlıyor gibi hissetti. Şoförün boynunu ustaca çevirdiğinde ise kanatları artık görünmüştü. Bu sadece bir başkaldırı değildi, bu bir mesajdı. Ne yaptığınızı biliyorum diyordu, ve neden yaptığınızı. Şoförün boynu çatırdadıkça çatırdadı, direnmek ve savaşmak istiyordu ama en ufak bir şansı bile yoktu. Bazı şeyler için savaşmaya güç gerekmiyor muydu zaten? Güçlü olmak da akıl ve kalbinle kazandığın bir lanetti; yıllarını senden alır götürür geriye de çoğu zaman hiçbir şey vermezdi. Beden hareketsizce ellerinin arasında kaldığında, gözlerinde hüznün küçük bir belirtisi vardı. Ustaca işlenmiş bir cinayetti bu; ne bir parmak izi ne de bir damla kan vardı.
"Götürün şunu arabaya." Dedi. Cesetle ne yapacağını daha sonra düşünecekti. Kendi kamyonunun arka kapısı açıldı. İçeriye önce ceset, sonrasında da kamyonda bulunan diğer her şey atılmıştı. Tüm bunlar sadece beş dakikanın içinde tamamlanmıştı. Bu süreçte ne bir araba ne de bir kameranın izi yoktu. Soyulan kamyon, karanlığın içinde öylece bırakıldı.

