Tur Süresi: N/A
Başlangıç Konumu: İtalyan Apartmanı, Sonradan Eklenen Çatı Katı, Kadıköy, Yeldeğirmeni
Oyuncular: Batıkan Galat, Mert Sövüş, Çelik Karataş
Başlangıç Konumu: İtalyan Apartmanı, Sonradan Eklenen Çatı Katı, Kadıköy, Yeldeğirmeni
Oyuncular: Batıkan Galat, Mert Sövüş, Çelik Karataş
İlk alındığından beri hiç yıkanmamış siyah nevresimin beceriksizce serildiği sert yatağında uyandı. Hava kararmıştı. Açık kalmış müzik çalmayı sürdürüyordu. HEALTH'den ISN'T EVERYONE. Çakmak arandı. Dünden kalma yarım cigarasını küllükten kaptığı gibi ayaklanıp ateşledi. Ateşin çakışındaki rahatsızlığa alışmak için 32 sene yeterli değildi. İçi ürperdi, içine derin bir nefes çekti. Lanetinin diğer Kandaşlardan ufak bir farkı vardı. Akciğerleri kısmen çalışıyordu. Sigara ya da benzeri çekilerek içilen şeyleri tüketebiliyordu ve bu özelliği Vampir özellikleri arasında en sık kullandığıydı. İlk dumandan sonra cigarayı bir eline aldı, gerildi, vücudunun farklı bölgelerini kütürdetti. Sigarayı ikinci nefesinde bitirdi ve küllüğe bastırdı. Lanet bir gün daha...
Esrar dolu paketini eline aldı, ceketinin iç cebine koydu, ceketini üzerine geçirdi, eliyle saçlarını şöyle bir karıştırıp kapıya doğru yürüdü. İtalyan Apartmanının çatı katındaydı. Bu güzelim binaya sonradan eklenmiş bir çatı katı, bir hilkat garibesi, aynı kendisi gibi. Binanın acıklı bir hali vardı, estetik yoksunu kurnaz ev sahiplerinin elinde madara olmuştu. Apartmanın önemli bir kısmı bakımsızdı. Restorasyon için gereken izinler bir türlü alamıyorlardı. Bir gün binanın kalanını da alacaktı, fakat şimdilik bu çok dikkat çekerdi. Ailesine siktiri çektikten sonra bu rezil apartman dairesini kendisine layık bulmuştu. Çatısı sık sık akıtıyordu. Martıların sesleri rahatsız ediciydi. Kullanılan malzemeler binanın geri kalanından farklıydı ve dışarıdan bakan birisi bile ilk anda buranın çirkinliğini fark edebiliyordu.
Daire dışardan ne kadar çirkin olsa da, içi ona iyi hissettiriyordu. Şimdiye dek biriktirdiği çoğunluğu değerli kitaplardan oluşan eşyaları, ve antikaları bütün duvarlara montelenmiş kitaplıklarda düzensizce sergileniyordu. Batıkan neyin nerede olduğunu bilse de kalan herkes için kaotik bir durumdu. Buradaki eşyalar apartmanın tamamından daha değerli olabilirdi belki de. Ailesine karşı gelmediği yıllarda, onların parasıyla toplamıştı bunların çoğunu, kendi parasını kazanmaya başladıktan sonra da eklemeler yapmıştı.
Müzik "FEEL NOTHING" ile değişti. Hissetmiyordu. Hiçbir şey hissetmiyordu! Cep telefonunu da cebine sıkıştırıp merdivenlerden aşağıya üçer üçer inmeye başladı ve sokağa çıktı. Birileri ona bulaşsın da ağzını yüzünü dağıtsın istiyordu. Her önüne bakışlar atarak tehlikeli bir şekilde yürümeye başladı. Bugün motora binmemeye karar vermişti. Bu yaşadığı her neyse -zira hayat demek zordu- biraz da olsa değişecek gibiydi ve bundan memnundu. Yeni ve ani bir karar vermişti. Uzun zamandır bir iş düşünüyordu, vaktini öldürmenin herhangi bir yolu. Kavga, cinayet, seks ve uyuşturudan farklı bir şeyler. Sonunda bulmuştu. Aslında bulan kendisi değil Mert'ti. Ne fark edecekse.
Kadıköy'ün ortasında bir dövüş kulübü açacaklardı. XENA. Kadıköydeki kimlerin buna ne diyeceğini umursamıyordu. Başka hangi vampiri rahatsız edeceklerini. Polislerin onlara salça olup olmayacağını, ya da rüşvet verecek doğru kişiyi. Üstünde apartman daireleri olan İki katlı bir barı satın almıştı, adını değiştirmişti. Burası standart bir bar gibi işleyecekti. -Düzgün müzikler çalanından- Ayrıyetten asıl olarak alt katı satın almıştı. Bir zamanlar pavyon olarak kullanılmıştı, sonrasındaysa vizyoner olduğunu sanan iki dangalak burayı bir çeşit cluba çevirmiş, Arap müşterileri Taksim'den buraya çekebileceklerini ummuştu ve batmışlardı.
Buraya önemli miktarda para harcamıştı, aynı isimli barın hem de dövüş kulübünün dizaynı, çalışacak elemanlar, içecekler... Kendisini Mertle ortak sayıyordu. Bu sikko hayatındaki dostu. O da kendisi gibi kaçıyordu klanından, geçmişinden, kendinden ve olduğu şeyden. Kötü bir ikiliydiler, zaten bunu seviyorlardı. Bir de Çelik Abi vardı tabii. Onu direkt olarak bir ortak görmese de burda kendilerinden daha çok işe yarar olacağını zannediyordu. Mert ve kendisi gibi bir serseri değildi, işinde gücünde birisiydi ve kendileriyle işi ne anlamıyordu. Eh, o olmasa bunları yapabileceğini zannetmiyordu.
Karakolhane'yi de aşıp caddeden karşıya geçti. Bir cigara daha yaktı yürürken ve cebindeki telefondan bir şarkı açtı kulaklığa gerek duymadan. Ceketinin cebinden duyduğu kadar, "Tarlabaşı." Kadıköy'ün barlar bölgesine ilerledi, Mekan Köstebek'in biraz yukarısındaydı. Hazırlıklar henüz bitmemişti, yarın açılış yapılacaktı. Bugün açılıştan önceki son işleri halledeceklerdi. Yani, kendisinden çok parayla tuttukları elemanlar ve Çelik Abi -bugün biraz geç gelecekti-. Mekanın önüne geldiğinde birkaç eleman ona selam verdi. Üst katta çalışanlar sıradan insanlardı, alt katta bir çeşit özel kulüp olacağının farkındaydılar, arenayı konseptin bir parçası sanıyorlardı, onlarla laubali olmaya gerek yoktu. Aralarından biraz daha zıpır olan genç bir tanesine cigarasından duman teklif etti, çocuğu hevesli görünce cigarasını ona bıraktı "Az içerde iç lan reklam olmayalım" diyerek onu barın arka tarafındaki çalışanların üstü açık küçük alanına yolladı.
Demir, üstünde XENA yazan, dövüş kulübüne giden kapı açıktı. Tesisatçılar birkaç şeyle uğraşacakları için onlara anahtar vermişti. Bu kapıda yarından itibaren güvenlikler duracaktı. İçeriye girdi. Çalışan birkaç kişi kalmıştı akşam saatinde yalnızca, ona selam verdiler ama kokusunu almış olacaklar ki pek sıcak değillerdi. Umursamadan etrafı gezindi. Oldukça geniş bir alandı burası. Rahatça bir konser alanına çevrilebilirdi. Şimdi ortasına genişçe, 4 metre yüksekliğinde metal bir kafes konulmuş olmasına rağmen etrafta hala pek çok yer vardı. Şık bir tasarım diye düşündü, mor, kırmızı ve siyahın metalik tonları ve bunların garip uyumu. Paraya kıyıp düzgün bir iç mimarla çalışmıştı. Bazı garip istekleri kadını tedirgin etmiş olsa da, kadından memnun kalmıştı. Bir duvara sırtını dayadı, cigarasının izmaritini yere atıp ayağıyla bastırdı, çalışanlar giderken onları geçirdi ve arkalarından kapattı. Mert'i ve Çelik Abiyi bekliyordu. Eksik bir şeyler kaldı mı konuşmalıydılar. Yarın açılış günüydü. Herkese haber çoktan gitmiş olmalıydı. Yarın için sabırsızdı.
Esrar dolu paketini eline aldı, ceketinin iç cebine koydu, ceketini üzerine geçirdi, eliyle saçlarını şöyle bir karıştırıp kapıya doğru yürüdü. İtalyan Apartmanının çatı katındaydı. Bu güzelim binaya sonradan eklenmiş bir çatı katı, bir hilkat garibesi, aynı kendisi gibi. Binanın acıklı bir hali vardı, estetik yoksunu kurnaz ev sahiplerinin elinde madara olmuştu. Apartmanın önemli bir kısmı bakımsızdı. Restorasyon için gereken izinler bir türlü alamıyorlardı. Bir gün binanın kalanını da alacaktı, fakat şimdilik bu çok dikkat çekerdi. Ailesine siktiri çektikten sonra bu rezil apartman dairesini kendisine layık bulmuştu. Çatısı sık sık akıtıyordu. Martıların sesleri rahatsız ediciydi. Kullanılan malzemeler binanın geri kalanından farklıydı ve dışarıdan bakan birisi bile ilk anda buranın çirkinliğini fark edebiliyordu.
Daire dışardan ne kadar çirkin olsa da, içi ona iyi hissettiriyordu. Şimdiye dek biriktirdiği çoğunluğu değerli kitaplardan oluşan eşyaları, ve antikaları bütün duvarlara montelenmiş kitaplıklarda düzensizce sergileniyordu. Batıkan neyin nerede olduğunu bilse de kalan herkes için kaotik bir durumdu. Buradaki eşyalar apartmanın tamamından daha değerli olabilirdi belki de. Ailesine karşı gelmediği yıllarda, onların parasıyla toplamıştı bunların çoğunu, kendi parasını kazanmaya başladıktan sonra da eklemeler yapmıştı.
Müzik "FEEL NOTHING" ile değişti. Hissetmiyordu. Hiçbir şey hissetmiyordu! Cep telefonunu da cebine sıkıştırıp merdivenlerden aşağıya üçer üçer inmeye başladı ve sokağa çıktı. Birileri ona bulaşsın da ağzını yüzünü dağıtsın istiyordu. Her önüne bakışlar atarak tehlikeli bir şekilde yürümeye başladı. Bugün motora binmemeye karar vermişti. Bu yaşadığı her neyse -zira hayat demek zordu- biraz da olsa değişecek gibiydi ve bundan memnundu. Yeni ve ani bir karar vermişti. Uzun zamandır bir iş düşünüyordu, vaktini öldürmenin herhangi bir yolu. Kavga, cinayet, seks ve uyuşturudan farklı bir şeyler. Sonunda bulmuştu. Aslında bulan kendisi değil Mert'ti. Ne fark edecekse.
Kadıköy'ün ortasında bir dövüş kulübü açacaklardı. XENA. Kadıköydeki kimlerin buna ne diyeceğini umursamıyordu. Başka hangi vampiri rahatsız edeceklerini. Polislerin onlara salça olup olmayacağını, ya da rüşvet verecek doğru kişiyi. Üstünde apartman daireleri olan İki katlı bir barı satın almıştı, adını değiştirmişti. Burası standart bir bar gibi işleyecekti. -Düzgün müzikler çalanından- Ayrıyetten asıl olarak alt katı satın almıştı. Bir zamanlar pavyon olarak kullanılmıştı, sonrasındaysa vizyoner olduğunu sanan iki dangalak burayı bir çeşit cluba çevirmiş, Arap müşterileri Taksim'den buraya çekebileceklerini ummuştu ve batmışlardı.
Buraya önemli miktarda para harcamıştı, aynı isimli barın hem de dövüş kulübünün dizaynı, çalışacak elemanlar, içecekler... Kendisini Mertle ortak sayıyordu. Bu sikko hayatındaki dostu. O da kendisi gibi kaçıyordu klanından, geçmişinden, kendinden ve olduğu şeyden. Kötü bir ikiliydiler, zaten bunu seviyorlardı. Bir de Çelik Abi vardı tabii. Onu direkt olarak bir ortak görmese de burda kendilerinden daha çok işe yarar olacağını zannediyordu. Mert ve kendisi gibi bir serseri değildi, işinde gücünde birisiydi ve kendileriyle işi ne anlamıyordu. Eh, o olmasa bunları yapabileceğini zannetmiyordu.
Karakolhane'yi de aşıp caddeden karşıya geçti. Bir cigara daha yaktı yürürken ve cebindeki telefondan bir şarkı açtı kulaklığa gerek duymadan. Ceketinin cebinden duyduğu kadar, "Tarlabaşı." Kadıköy'ün barlar bölgesine ilerledi, Mekan Köstebek'in biraz yukarısındaydı. Hazırlıklar henüz bitmemişti, yarın açılış yapılacaktı. Bugün açılıştan önceki son işleri halledeceklerdi. Yani, kendisinden çok parayla tuttukları elemanlar ve Çelik Abi -bugün biraz geç gelecekti-. Mekanın önüne geldiğinde birkaç eleman ona selam verdi. Üst katta çalışanlar sıradan insanlardı, alt katta bir çeşit özel kulüp olacağının farkındaydılar, arenayı konseptin bir parçası sanıyorlardı, onlarla laubali olmaya gerek yoktu. Aralarından biraz daha zıpır olan genç bir tanesine cigarasından duman teklif etti, çocuğu hevesli görünce cigarasını ona bıraktı "Az içerde iç lan reklam olmayalım" diyerek onu barın arka tarafındaki çalışanların üstü açık küçük alanına yolladı.
Demir, üstünde XENA yazan, dövüş kulübüne giden kapı açıktı. Tesisatçılar birkaç şeyle uğraşacakları için onlara anahtar vermişti. Bu kapıda yarından itibaren güvenlikler duracaktı. İçeriye girdi. Çalışan birkaç kişi kalmıştı akşam saatinde yalnızca, ona selam verdiler ama kokusunu almış olacaklar ki pek sıcak değillerdi. Umursamadan etrafı gezindi. Oldukça geniş bir alandı burası. Rahatça bir konser alanına çevrilebilirdi. Şimdi ortasına genişçe, 4 metre yüksekliğinde metal bir kafes konulmuş olmasına rağmen etrafta hala pek çok yer vardı. Şık bir tasarım diye düşündü, mor, kırmızı ve siyahın metalik tonları ve bunların garip uyumu. Paraya kıyıp düzgün bir iç mimarla çalışmıştı. Bazı garip istekleri kadını tedirgin etmiş olsa da, kadından memnun kalmıştı. Bir duvara sırtını dayadı, cigarasının izmaritini yere atıp ayağıyla bastırdı, çalışanlar giderken onları geçirdi ve arkalarından kapattı. Mert'i ve Çelik Abiyi bekliyordu. Eksik bir şeyler kaldı mı konuşmalıydılar. Yarın açılış günüydü. Herkese haber çoktan gitmiş olmalıydı. Yarın için sabırsızdı.

