
Leon Mavrokordatos
7. Nesil
Genel Bilgiler
İsim: Leon Mavrokordatos
Klan: Yek (Avşar)
Haven: Beşiktaş'taki tarihi bir yapının altındaki gizli, geniş sığınak.
Klan Disiplinleri: Celerity, Potence, Fortitude
Zayıflık: Onurlu Av
Klan: Yek (Avşar)
Haven: Beşiktaş'taki tarihi bir yapının altındaki gizli, geniş sığınak.
Klan Disiplinleri: Celerity, Potence, Fortitude
Zayıflık: Onurlu Av
Vampir Yaşınız: 527
Vampir olma yaşınız: 33
Doğanız: Conformist, birinin kararları benim yerime vermesinden mutluyum.
Çehreniz: Asker, emirleri uyguluyorum, kendi yorumumla...
Generation: 7
Yaş Grubu: Elder
Vampir olma yaşınız: 33
Doğanız: Conformist, birinin kararları benim yerime vermesinden mutluyum.
Çehreniz: Asker, emirleri uyguluyorum, kendi yorumumla...
Generation: 7
Yaş Grubu: Elder
Toplam EXP: 464
Harcanan EXP: 464
Kalan EXP: 1
Harcanan EXP: 464
Kalan EXP: 1
Öz Geçmiş
Ölümlü Yılları
1432 yılında Trabzon'da Bizans'ın soylu sülalelerinden Mavrokordatos ailesinin içinde Trabzon'da dünyaya gözlerini açtı. Doğduğu anda, bütün kaderi çoktan başkalarınca belirlenmişti. Uzun ömrü boyunca hiç isyan etmedi ne görevine ne de kaderine. Aksine, rahatlamış hissetti, asıl özgür olan oydu. Azat edilmişti, geleceğin belirsizliğinden, kaygılardan; varoluşun ve her şeyin amacını anlama arzusundan. Onun varlığının sebebi belliydi, ya da amacı, ya da yarın ne yapacağı... Her şey rahatlatıcı bir şekilde belirliydi.
Çocukluğu ailesinin bütün çocukları gibi eğitimle geçti. Hurma bahçelerinde ve Karadeniz'in dalgalı kıyılarında. Dağlardaki Manastırlara tırmandı ve keşişlerin hizmetinde alçakgönüllülüğü, okuma yazmayı, matematiği öğrendi. Çocukluğunun en güzel anlarını, Trabzon Süvarilerinin Komutanı olan amcası ile yaşadı. Birbirine çarpan metallerin sesleri, vücut ağrıları, strateji eğitimleri, satranç ve dövüş. At bindi, kılıç salladı, ok attı ve kalkanını kendine siper etti.
1453'de Constantinapol'un düşüşü Trabzon'da duyurulduğunda genç bir delikanlıydı artık, oturup ağladı tıngırdayan zırhının içinde. Ailesinin, korumaya yeminli olduğu İmparatorluk ailesinin giderek soluşunu izledi, elinden bir şey gelmiyordu. Atına atlayıp dağlarda Osmanlı ordularıyla çarpışan gerilla kuvvetlere katılmak için babasına yalvardı, fakat görevi buradaydı, kabullendi.
Trabzon'un düştüğü o gün kahramanca çarpıştı soyunun diğer erkekleriyle birlikte. Güneydeki burç kapısının yüksek kulesinde saatlerce çarpıştı dışkı ve kan kokuları içerisinde. Etraftaki yüzlerce cesetle birlikte o da yerdeydi, şehir düşmüştü, ahşap evler ateşe veriliyordu, rahipler kılıçtan geçirilir, rahibeler tecavüze uğrarken, şehrin kendisi gibi genç ve cesur her delikanlısı gibi öldü. Gururlu, kısa, hiçbir zaman hatırlanmayacak bir hayat. En azından böyle olacağını düşünmüştü yattığı yerde, gözlerinin önüne bir perde inerken. Heyhat!
Trabzon'un Toreadorlarından birisi, Mavrokordatos ismini hatırlıyordu. Leon Mavrokordatos! Torununun torununun oğluna, soyunun son erkeğine, kendi adını taşıyan o çocuğun cesedine baktı. Yazık diye düşündü, gelecek vaat ediyordu. Bir tesadüf cereyan etmeseydi tenezzül eder miydi onu gittiği yerden çekip almaya bilinmez, fakat bir tesadüf vuku buldu işte, öyle ya da böyle. Osmanlı Ordularının arasındaki çok sayıdaki Yek'ten birisi burç kapısının yüksek kulesine teşrif ettiğinde, Toreador'un zihninde bir şimşek çaktı. Yek ile dövüştüler ve Toreador zorlanmadan galip geldi. -Leon arasa da bu Yek'in kimliğini hiçbir zaman öğrenemeyecekti.- Toreador Yek'e hükmetti ve kendi kanından olanı diriltmesini sağladı. Leon uyandığında uzun bıyıklı Toreador karşısında gülümsüyordu. Leon'u bir hediye olarak seçmişti, politik hamlesinin tamamlayıcısı. Leon Prenses'in hizmetkarı olarak yetişecekti, Türklerin gelişiyle değişen perdenin yeni oyunundaki bir detay. Leon Mavrokordatos buydu, yalnızca bu, ve bunu rahatlatıcı buluyordu.
İlk Yıllar
Eğitimi, Prenses'i işgal sırasında Kandaş'a çeviren, "Muhafızlar" isimli pek çok farklı klanın üyesinden meydana gelen bir fraksiyonun içerisinde verildi. Eğitimi sırasınca Mavrokordatos kanının ona kazandırdığı avantajları, Yek olmak dengeledi. İşgalin hemen ertesinde Yekler yalnızca Gangrellerin uzak ve daha vahşi kuzenleri olarak görülüyorlardı. Aşağılandı, hor görüldü. Leon da kendisinden ve bu yeni kanından utanmasını bilecek kadar görgülüydü, onlara karşı başını eğdi. Bu yıllarda Constantinople'ün henüz açığa çıkmamış ya da ele geçirilememiş gizli sığınakları yahut tünellerinde eğitimi sürekli olarak farklı kişilerce devam ettirildi, hiçbir zaman bir Sire'ı olmadı.
İlk yıllarında hisleri karışıktı. İntikam istiyordu, Yeklerden ve diğerlerinden. Kendi türünden... Ama onları öyle görmemeye alıştırdı kendisini. Etrafındaki tiksinti onda da kolayca yer buldu, ailesinin ve soyunun korumaya yemin ettiği İmparatorluk tüm idealleriyle birlikte çökmenin eşiğindeydi. Bu yeni durumu en azından ona davası için savaşmaya devam edebileceği vakti vermişti.
Onun için her şey planlandığı gibi gitti, yeni hayatının, gecenin Leon'unun 45. yılında, eski, artık içinde hiç su bulunmayan ve örgüt tarafından kilise gibi kullanılan bir sarnıcın içerisinde, büyük bir törenle Prenses'e kanıyla bağlandı. Theodora Palaeologus'u ilk kez o gün görmüştü. Onu gördüğünde bu 45 yılda ilk kez, yeniden yaşıyormuş gibi hissetti. Dünyada hala umut vardı, Theodora var oldukça, umut hiç bitmeyecekti. Leon o gün Theodora'ya kan bağından da güçlü iki şeyle, aşkla ve inançla bağlandı. Aradan geçen onca yılsa kaderin talihli bir lütfu olarak, ona yalnızca ne kadar doğru bir karar verdiğini gösterdi.
Theodora Palaeologus, çocukluğundan itibaren hükmetmek için doğmuş bir kadın, seçilmiş bir tanrıça. Leon'a insanken bile yaşamadığı duygular yaşattı daha ilk günlerinden itibaren. Eğitmenler gerektiğinde yalnızca ikisinin anlaşabileceği bir el alfabesi yaratmaları için onlara ön ayak oldu, askerler Leon'a Prenses'i nasıl koruyacağını öğretti. Bunlar sırasında ilk kez gerçekten iletişime ve etkileşime geçtiler. Theodora'nın kişiliği hakkında farklı farklı kişiler ne derlerse desinler ya da Prenses'in hangi karanlığın içine daldığını görürse görsün Leon onu kafasında her zaman gençlik yıllarındaki gibi hatırlayacaktı. Prenses de en sinirli anlarında ya da en büyük hayal kırıklıklarını yaşarken bile Leon'a herkesten farklı davrandı.
Yek olmasıyla alakalı duyduğu ilk sözler Prenses'in ağzından çıktı. Klanını ilginç buluyordu ve kendisini. Boş zamanlarında birlikte vakit geçiriyorlardı, Leon onun yanında konuşmaktan ziyade dinlerdi yalnızca. Sırtının hemen arkasında, tetikte beklerdi. Hayatının amacını bulmuştu işte. Onu güvende tutmak, onun arzularını tatmin etmek. Yapılacak doğru şeyi bilen ve yapma cesaretiyle iradesini gösterebilecek birisini bulmuştu, ne şans! Ona tutundu. Bugün hala ona tutunarak devam ediyor.
Kovulana Dek
Prenses ölümsüz hayatının ilk adımından itibaren cihadın önemli bir oyuncusuydu. Uzun yıllar boyunca hayatları hareketli geçti. Her zaman önlenecek bir tehlike, öldürülecek bir düşman, yerine getirilecek yeni bir emir vardı. Savaştı, öldürdü, korudu. Ne gerekiyorsa. Aralarındaki hem ilişki, uyum ve güven bu yıllarda giderek gelişti. İstanbul'da işler yavaş yavaş rayına oturuyor gibiydi. Prenses yıllar içerisinde gücünü giderek arttırdı.
Bu güç yeni sorumluluklar da getirdi. Prenses'in gerçekten güvenebileceği çok az kişi vardı. Leon'u yalnızca bir koruma olarak değil, zaman zaman bir elçi gibi de kullanmaya başladı. Leon Prenses'in yanında kalmayı tercih ederdi, fakat bunun zaruretini anlayabiliyordu, gecenin karanlığında "güven" diye bir şey yoktu, en azından Prensesle kendisi dışında.
Bu yıllarda siyasete, cihata ve Kandaşların oyunlarına da aşinalık geliştirdi. Bundan hoşlanmadı, fakat kendisini ya da Prensesi utandırmayacak kadar iyi bir oyuncuya da dönüştü, yine de o yıllarda da, bugün hala da fırsatını buldukça oynamaktan kaçındı. Onun sevdiği oyun yumruklarla ve kanla oynanandı, mektuplar ve süslü sözlerle değil.
Prenses'in emrinde çalışırken İstanbul'da kendisine dair bir repütasyon da geliştirdi. Acımasız, soğukkanlı, kaba, agresif, tehlikeli, Prenses'in kuduz köpeği. Diğer kandaşlar onun ince bir iple kontrol altında olduğunu düşünüyorlardı, kafasına eseni yapan manyak. Gerçekteyse her şey ikilinin arzularına uygundu, böylece Prenses onu bir tehdit kozu olarak kullanıyor, Leon'da sosyal nekazetin kurallarından sıyrılabiliyordu. Zaman zaman kimileri bu ilişkinin ve ikiliğinin doğasını anlamaya yaklaştı.
Hayatının bu en uzun döneminde sayısız şey yaptı. Sayısız badireyi atlattı. Herkes onun adını Prensesle beraber ansa da Leon artık kendi başına da önemli birisiydi, kendi başına aksiyon almıyor alsa da. Bu yıllar Leon'un sürgünü ile sona erdi. Yapılması gerekeni yapmıştı. Bab-ı Ali Baskınındaki rolü şehrin yaşlılarını tedirgin etti, Primogen onu sürdü.
Sürgün Yılları
Prensesten uzak ilk yılları psikolojik olarak oldukça zor geçse de, uzaktan da olsa Prenses'e yardım edebilmenin yollarını bulmuş olması, onu eski rayına döndürdü. İçindeki özlem dinmese de, doğru yerde olmasa da, doğru şeyi yapıyordu, hizmet ediyordu. Prenses yıllar içerisinde etkisini İstanbul'un dışında da arttırmıştı. Önce bölgesel, sonra da küresel olarak Toreador klanı tarafından çeşitli görevler için seçildi, Prenses klanın yüz akıydı. Leon'un İstanbul'a girememesini bir fırsata çevirdiler ve yurt dışı operasyonlarını arttırdılar.
Zaman zaman Prenses adına anlaşmalar yürüttü, cinayetler işledi ya da birilerini kurtardı. Fakat ona verilen asıl görev kendisini çeşitli savaşlarda göstermesiydi. 1. ve 2. Dünya Savaşları. Kore, Afganistan, Suriye, Libya, Rusya, İngiltere, Kıbrıs, Ukrayna gibi ülkelerde son yüzyılda çıkmış bütün savaşlarda yer aldı. Bilinen en büyük terör örgütleriyle ya birlikte, ya da onların karşısında savaştı, operasyonlar düzenledi, birlikler yönetti.
Bu yıllar onu bazı açılardan değiştirdi. Çok fazla ölüm ve çok fazla kan. Yalnızca İstanbul'un ara sokaklarında değil, Stalingrad'da, Berlin'de, Makedonya'nın dağlarında ya da Irak'ın çöllerinde. İnsanlarla çok fazla vakit geçirdiğinde hislerinin iyiden iyiye körelmesini beklerken tam tersi oldu. İnsan yanını biraz da olsa keskinleştirdi, fakat bunu kimseye belli etmedi, ya da en azından yeterince yakın olmadığı kimseye.
Savaş meydanları onu profesyonelleştirdi. Günümüzün en büyük askerlerinden ve komutanlarından biriydi. Zaman zaman savaş meydanında bazı insanlara yakınlık duydu ve gecenin kanunsuzluğunda onları da türüne çevirdi. Böylece dünyanın çeşitli bölgelerindeki küçük bir çocuklar grubu oluşturmuş oldu. Onları Prenses'in amaçları için kullanmaktan çekinmedi, fakat bunu onlardan saklamadı da. Nihayetinde varlığının yegane sebebi hala Prenses'ti ve sonsuza kadar öyle kalacaktı.

Bugün
Sürgün kaldırıldı. Leon, Constantinapolis'e ve Prensesinin yanına bir kez daha döndü. Bu sefer diğer hepsinden daha önemli bir görevle. Meclisin ve ziyaretçilerin huzurunda şehre "Müfettiş" olarak atandı. Yalnızca görevinin ismi bile, İstanbul'da bir şeylerin yolunda gitmediğini ima ediyor.
Döndüğü gibi güvendiği üç kişiyi başına getirdiği üç ekipli bir sistem inşa etti. Mecvut Şerif'i rahatsız etse de, İstanbuldaki güvenliği eline alıp, bu şehirdeki sorunları, prensesin isteği doğrultusunda çözmekte kararlı.
Merit & Kusurlar
Meritler: True Love
Kusurlar: Sabbat Survivor: Bir Sabbath baskınından sağ kurtuldu, saldıranların çoğunu öldürmek pahasına. İntikam isteyenler olduğundan şüpheleniyor.
Kusurlar: Sabbat Survivor: Bir Sabbath baskınından sağ kurtuldu, saldıranların çoğunu öldürmek pahasına. İntikam isteyenler olduğundan şüpheleniyor.
İnsanlık & İrade Gücü
İnsanlık (Humanity): 5
İrade Gücü (Willpower): 7
Disiplinler
Celerity: 5
Potence: 5
Fortitude: 6
Auspex: 4
Presence: 3
Movement of The Mind: 5
Mastery of the Mortal Shell 4
Obfuscate: 2
Potence: 5
Fortitude: 6
Auspex: 4
Presence: 3
Movement of The Mind: 5
Mastery of the Mortal Shell 4
Obfuscate: 2
Ritüeller ve Combination Powers
2- Blood Walk: Yaklaşık üç saat sürer. Kanın sahibinin atalarına, ve bazen blood bondlarına ulaşabilirsin.
4- Bone of Lies: Kanla örülen bu ritüelde büyülenen kemiği tutan kişi, doğruyu söylemek zorundadır.
4- Firewalker: Bir parmağının ucunu keser -bu oldukça acı verir- ve seçilen kişi 1 saat boyunca ateşe karşı daha dirençli hale gelir.
4- Innocence of the Child’s Heart: Aurasından vampir olduğunu gizleyebilir.
5- Blood Contract: Tarafların kanlarıyla imzalanan bu anlaşma, yakılmadıkça ya da şartlar yerine getirilmedikçe bozulamaz.
5- Escape to a True Friend: Gerektiğinde, Prenses'in yanına kaçabilir.
Burning Wrath (18) Öfkemi yumruklarıma yansıtıyorum.
Doubletalk (12) Toreadorlardan kaptığım bir teknik, doğru kulaklar sözlerimin ardındaki gerçek manayı yakalayabilir.
4- Bone of Lies: Kanla örülen bu ritüelde büyülenen kemiği tutan kişi, doğruyu söylemek zorundadır.
4- Firewalker: Bir parmağının ucunu keser -bu oldukça acı verir- ve seçilen kişi 1 saat boyunca ateşe karşı daha dirençli hale gelir.
4- Innocence of the Child’s Heart: Aurasından vampir olduğunu gizleyebilir.
5- Blood Contract: Tarafların kanlarıyla imzalanan bu anlaşma, yakılmadıkça ya da şartlar yerine getirilmedikçe bozulamaz.
5- Escape to a True Friend: Gerektiğinde, Prenses'in yanına kaçabilir.
Burning Wrath (18) Öfkemi yumruklarıma yansıtıyorum.
Doubletalk (12) Toreadorlardan kaptığım bir teknik, doğru kulaklar sözlerimin ardındaki gerçek manayı yakalayabilir.
Kaynaklar
Müttefikler: 4
Bağlantılar: 5
Egemenlik Alanı: 3
Şöhret: 0
Sürü: 0
Nüfuz: 4
Maddi Güç: 4
Hizmetkârlar: 2 (2 ghoul)
Toplumsal Konum:3
Ekipman
Ekibi gerekli her türlü ekipmana sahip olduğundan emin oluyor. Zırhlı arabalar, yatlar, katlar, silahlar, zırhlar...
Edit Log
